
Yazar: Gökhan Dinç
Suriye krizinin ikinci on yılına girerken bölge ülkelerine dağılmış 5 milyon mülteciden yaklaşık 3.7 milyonuna Türkiye ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Krizden en çok etkilenen grubun çocuklar olduğu Türkiye’de, eğitim çağ nüfusunda (5-17 yaş) 1.2 Milyon, okul öncesi yaş grubunda ise (0-4 yaş) 507 bin Suriyeli çocuk yaşıyor. Diğer bir deyişle toplam mülteci nüfusunun neredeyse yarısının (%46) yolu Türkiye’de bir şekilde eğitim hizmetleri ile kesişti veya önümüzdeki 4 yıl içinde kesişecektir.
Geçici koruma altındaki Suriyeli (GKAS) çocukların eğitimi kayıp bir nesil oluşmaması adına çok önemli. Krizin ilk gününden bu yana geçen yaklaşık 10 seneyi ikiye ayırırsak ilk dönemin oldukça zor geçtiğini söyleyebiliriz. Bu dönemde kaynaştırma müfredatının oluşturulması, Türkçe dil eğitimi, geçici eğitim merkezleri ve ağırlıkla kamplarda devam eden eğitimler öne çıkan başlıklardan bazılarıydı. Yine krizin ilk yarısında Suriyeli mülteci çocuklar açısından okullaşma oldukça düşük seviyede olduğundan geçici konaklama merkezlerinde kalan çocukların şehirlerde yaşayanlara göre eğitim hizmetlerine erişim açısından biraz daha şanslı oldukları söylenebilir.
2016’dan günümüze kadar olan ikinci beş yıllık dönemde ise Türkiye gerek Avrupa Birliği, UNICEF ve diğer yabancı yardım fonlarının desteği gerekse hatırı sayılır miktarda kamu imkanlarının kullanımı ile eğitim hizmetlerinde adeta destan yazdı denilebilir. Krizin eğitim açısından yönetiminde Milli Eğitim Bakanlığında birçok birim aktif çalışmış olmakla birlikte konuyu ağırlıklı olarak 3 ayaklı bir yapı içerisinde ele almak mümkündür. Bunlar;
Krizin eğitim boyutuyla yönetimi için bir yandan yeni okullar inşa ederek eğitim altyapısında talep yönlü baskının azaltılması sağlanırken diğer yandan kapsamlı bir okullaşma ve mevcut okullara destek projeleri ile sistem güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Suriyeli çocukların okullaşma seferberliği son 5 yılda meyvelerini vermeye başladı. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü verilerine göre 2015 yılında Suriyeli mülteci çocukların okullaşma oranı %30 iken bu oran 2021 yılında %64 seviyelerine kadar yükseldi. Üstelik bu yıllar arasında çağ nüfusu da 750 binlerden 1.2 milyona kadar yükselmişti. Okullaşma konusunu sadece eğitim olarak değil aynı zamanda sosyal riskin azaltılması olarak da ele almak faydalı olacaktır. Bu yönüyle Türkiye’nin mülteci krizine eğitim açısından müdahalesi kapsamlı bir sosyal politikanın da destekleyicisi konumundadır.
Suriye krizi ve göç Türkiye’nin “tekli eğitim” olarak da bilinen tam gün eğitime geçiş hedeflerini de başka bir bahara ertelemesine sebep oldu. Öyle ki MEB İnşaat ve Emlak Genel Müdürlüğü (İEGM) tarafından yapılan ihtiyaç analizlerine göre Suriyeli çocukların tamamının okullaşması halinde eğitim hizmetlerinin sağlıklı şekilde icra edilebilmesi için yaklaşık 31 bin yeni örgün eğitim dersliğine ihtiyaç olduğu ortaya konulmuştur. Avrupa Birliğinin finansal desteği ile İEGM tarafından uygulanan projelerin web sitesinde (gelecekicinegitim.meb.gov.tr) yer alan bilgilere göre inşası devam eden 240 örgün eğitim tesisi (5.760 derslik) ve 170 anaokulu dev bir yatırım olmasına karşın ihtiyacın giderilmesinde önümüzde çok daha uzun bir yol olduğunu bizlere gösteriyor.
Sınırın diğer yanına bakıldığında Türkiye’nin Kuzey Suriye’de barış ve istikrarı sağladığı bölgelerde de eğitim yatırımları ve savaştan zarar görmüş okul binalarının onarımı, öğretmenlerin görevlendirilmesi ve eğitim devamlılığı faaliyetlerini sürdürdüğünü görülmektedir. 2018 yılında Azez bölgesine yaptığımız bir eğitim yatırımları saha ziyaretimiz 23 Nisan’a denk gelince oradaki çocukların gösterilerini izleme fırsatı bulmuştuk. Hepsinin ortak söylemi okulun sadece bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda kendilerini içinde bulundukları dünya ve koşullardan bir süreliğine uzaklaştıran bir zaman makinesi olduğu şeklindeydi.
Mülteciler açısından Suriye ve Türkiye arasında bir geçiş noktası olan Geçici Konaklama Merkezleri ise sunulan eğitim imkanları ve devletin koruyuculuğu açısından oldukça iyi durumda. Kamp politikası gereği burada yaşayan çocukların okula gitme zorunluluğu bulunması ve kamplara inşa edilen okulların birçok imkana sahip şekilde tam kapasiteyle hizmet vermesi geçici konaklama merkezlerindeki okullaşma oranlarının %99 seviyelerinde olmasını sağlamıştır. Son dönemde Türkiye’nin geçici konaklama merkezlerinin boşaltılmasına yönelik politikası bir yandan muhtemel yeni göç dalgalarının karşılanabilmesi, diğer yandan da mültecilerin topluma entegrasyonu için gerekli koşulların oluşturulması perspektifinden okunabilir. Ancak bu durum toplumsal kabul zorlukları, mülteciler için eğitime erişim bariyerleri gibi birçok alt sorunu da beraberinde getirmiştir.
Ezcümle mülteci krizinin eğitim açısından yönetiminde Türkiye, Avrupa Birliği ve uluslararası toplum iş birliğinde dünya genelindeki en kapsayıcı eğitim projelerinden birisi icra edilmektedir. Geride kimseyi bırakmamak Suriye’nin kriz sonrasında geleceğini inşa edecek çocukların hayatlarına dokunabilmek için çok önemlidir. Kim bilir, belki de dünyayı daha güzel bir yer haline getirecek, onu değiştirecek ve kalıcı barışı sağlayacak çocuklar bu çabalarda yeşerecekler.
Sepetinizde ürün bulunmuyor.